Doğum
Genel olarak, hamileliğin farklı dönemlerinde kadınların yaşadığı fiziksel ve sosyal değişiklikler sebebiyle bir miktar endişe ve korku yaşaması normaldir. Ancak, bu endişe sizin genel iyilik halini bozuyor ise,
Örneğin;
-
Uyuma güçlüğü,
-
Huzursuzluk,
-
Endişeye bağlı dalgınlık,
-
Yeme veya fiziksel aktivitelerde değişim yaşıyorsanız, ruh sağlığı uzmanından destek almanız gerekmektedir.
Çoğu zaman bu değişimler göz ardı edilir veya küçümsenir. Bu sorunları eş veya aile ile konuşmak zor geldiği için kendinizi yalnız hissedebilirsiniz.
En yaygın doğum korkuları;
-
Doğumda ağrı ile baş edememe korkusu,
-
Doğumda yalnız kalma korkusu,
-
Doğumda bebeğe zarar gelme korkusudur.
Doğum korkusu (Tokofobi) nedenleri nedir?
Tokofobi; Yunanca "tokos" (doğum) ve "fobi" (korku) anlamından gelmektedir. Birincil ve ikincil tokofobi olmak üzere sınıflandırılır. Birincil tokofobi, daha önce doğum deneyimi yaşamamış kadında patolojik hale bürünmüş korku gözlemlenmesidir. Doğum korkusu ergenlik veya erken yetişkinlik döneminde başlamış olabilir. İkincil tokofobi ise, önceki travmatik doğum deneyiminden sonra gelişen doğum korkusudur. Bu önceki gebelikte yaşanan negatif medikal deneyim; travmatik normal doğum, düşük, ölü doğum veya kürtaj olarak nedenler arasında sayılabilir.
Doğum korkusu, genel olarak ağrı korkusuyla ilişkilidir ve her gebe kadının bir miktar endişeli olması normal karşılanır. Ancak, annenin genel iyilik halini bozuyor ise, bir uzmana danışmalıdır.
Araştırmalara göre; kadınların doğuma karşı yaklaşımlarının anneleri gibi olduğu öne sürülmektedir. Bu durumda, bir annenin tedavi edilmemiş olumsuz doğum deneyimi ikinci nesle aktarılmaktadır. Böylece, doğum korkusu nesiller boyu yayılabilir. Bu durum, doğum korkusunun psikolojik bir kalıtım olduğunu gösterir. Sonuç olarak, tedavi edilmemiş doğum korkusu, olumsuz doğum deneyimi ile sonuçlandığı gibi çocuğunuzun da ilerde aynı endişe ile hamileliğini geçirmesi olasıdır.
Doğum korkusunu; fobi olarak bir kaçınma davranışı altında incelersek, daha önce yaşanmış korkutucu bir deneyime veya diğerlerinin yaşadığı deneyime karşı geliştirdikleri korku dolu tepkileri görerek öğrenilmiş korku olarak tanımlanabilir.
Diğer bir yönden baktığımızda; araştırmalara göre kadınlarda oluşan doğum korkusunun, gebede ki anksiyete yatkınlığı ile ilişkilendirilmiştir. Doğum korkusunun, kendisinde veya kalıtsal olarak ailede anksiyete yatkınlığı var ise, ortaya çıkma ihtimali daha yüksektir.
Sonuç olarak; genel anksiyete, depresyon, ruhsal bozukluklar, kırılganlık, düşük benlik saygısı, eş ile ilgili memnuniyetsizlik ve sosyal çevreden destek eksikliği; doğum korkusu ve gebelikle ilgili diğer korkular üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir.
Doğum korkusu; tüm kültürlerde ve tüm insanlarda ortak olduğu görünmektedir. Ancak, batı ülkeleri tarafından doğumun sonuçları tahmin edilemese bile sonucuna bakılmaksızın normal ve doğal bir durum olarak kabul edilememektedir. Batı ülkeleri; doğum yapmadan önce kadınları, olası cerrahi müdahale ihtiyaçları hakkında bilgilendirerek doğumu tamamen tıbbileştirilmiş bir olay haline dönüştürmektedirler. Doğum komplikasyonlarının olmadığı durumlarda dahi, rutin medikal müdahalelerin daha sık kullanılması, kadınların giderek vajinal doğumun önemini anlama yeteneklerini kaybettirmektedir, pasifleştirmektedir ve kadınlarda yetersizlik hissi yoğun bir şekilde gelişmektedir.
Doğum korkusu tedavi edilebilir.
Doğum öncesi dönemde; hamilelik ve doğum konusunda eğitim verilmesi, hamilelikte psikolojik destek sağlanması, doğumun seyri hakkında bilgilendirilme yapılması doğum korkusu düzeyini azalttığı, gebeliğe ve anneliğe uyumu arttırdığı bilinmektedir.
Sevgili anne, doğum korkusu için ruh sağlığını kontrol ettin mi?